Otomobil üretiminde başlatılan yeni akım, tüketim kültürünü de kökten değiştirmiş oldu. Bahsedeceğimiz sisteme hepiniz aşina olsanız da belki de bunun doğuşunun nasıl olduğunu hiç bilmiyordunuz.
Aslında birazdan okuyacağınız bu hikâye sadece fabrika sisteminde yaşanan bir devrimi değil, aynı zamanda işçi sınıfının hayatını nasıl değiştirdiğini de gözler önüne seriyor.
Henry Ford, otomobilleri herkesin erişebileceği bir ürün hâline getirmek istiyordu.
Fordizmin doğuşu 1913’te Henry Ford’un, Ford Motor Company bünyesinde ilk montaj hattını kurmasıyla başladı. Bu yenilik, her işçinin belirli bir görevi yerine getirdiği ve otomobilin sabit bir hızda hareket ederek farklı istasyonlardan geçtiği bir üretim süreci yarattı.
Yeni imalat sistemi sayesinde Ford Model T’nin üretim süresi dramatik şekilde azaldı ve maliyetleri düşürdü. Otomobilin her parçasını tek tek monte etmenin süresi 11 saatken yeni sistem ile bu süre 90 dakikaya düşürüldü.
Yeni sistem sadece üretim sistemini kısaltmakla kalmadı, maliyetlere de etki etti. 825 dolara çıkarılan araba 246 dolara satılmaya başlandı. Böylece otomobiller daha geniş kitlelere ulaştı.
Yenilik sadece tekniğe değil işçilere de geldi.
Henry Ford aynı zamanda işçilerine günlük 5 dolar ödeyerek o dönem için oldukça yüksek olan bu ücretle onların refah seviyesini yükseltti ve çalışma saatlerini günde 8 saate indirdi. Bu politika, işçi memnuniyetini arttırmakla kalmadı aynı zamanda ürettikleri ürünleri satın alacak güce sahip olmalarını da sağladı.
Aslında Ford’un da istediği buydu. Ford, işçilerin paralarını uygun şekilde harcayacaklarından emin olmak istiyordu. Ücret artışının tabii ki bazı şartları da vardı. 1916’da çalışanların evlerine sosyal görevliler göndererek onların yeni tüketim sistemine uygun olup olmadıklarına bakarak rasyonel ve sağduyulu (alkolsüz) tüketim kapasitesine baktı. Amacı düzgün aile hayatı ve ahlaki değerlere sahip olmalarıydı.
Fordizmin etkileri Amerika Birleşik Devletleri’nden çok daha öteye geçti.
Avrupa, Asya ve diğer bölgelerdeki üreticiler de bu sistemi benimsedi. Küresel yayılma, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya genelindeki üretim kapasitesinin artmasına ve tüketim mallarının daha geniş kitlelere yayılmasına da yardımcı oldu.
Ancak bu süreç, yerel işçilik geleneklerini ve küçük ölçekli üreticileri olumsuz etkileyerek küresel bir homojenleşmeye de yol açtı.
Fordizm, etkili ve verimli olmasına rağmen zamanla eleştiriler almaya başladı.
Sistemi beğenen olduğu kadar eleştirenler de vardı. Eleştiriler genellikle işçiler üzerinde yaratılan monotonluk ve yaratıcılık eksikliğiydi. Çünkü zanaatkârlık ortadan kalkmış oluyordu. Zamanla bu monotonluk da psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabilirken sürekli ve hızlandırılmış üretim, çevresel tahribata da nedendi.
Fordizm, modern dünyada evrilirken orijinal prensipleri değişime uğruyor.
Günümüzde, endüstriyel üretim yöntemleri, Ford’un zamanındaki gibi katı montaj hatlarından ziyade otomasyon ve teknolojik entegrasyonu içeren daha esnek sistemlere doğru kaydı.
Robotik sistemler ve yapay zekâ da aslında üretim süreçlerini daha verimli ve az insan gücüne ihtiyaç duyan yapılar hâline getirdi. Bununla birlikte yine de fordizmin temel etkisi olan kitlesel üretim felsefesi, hâlâ birçok sektörde etkili olmaya devam ediyor.
Ancak modern işletmeler artık sürdürülebilirlik ve özelleştirme gibi kavramları daha fazla benimsediğinden tüketici taleplerine daha duyarlı hâle de gelmiş durumda. Buna günümüz fordizmi dersek yeni sistem, yüksek üretim kapasitelerini korurken aynı zamanda çevresel ve sosyal sorumlulukları da önemseyen bir yapıya büründü.
Sizin fordizm ve etkileri hakkındaki düşünceleriniz neler?
Okumadan gitmek istemeyeceğiniz diğer içeriklerimiz: